Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Mart (135)      Şubat (116)      Ocak (139)      Aralık (134)

Türkiye de Kitle İletişimi

Türkiye de Kitle İletişimi



Sayfa Sayısı
:  
174
Kitap Ölçüleri
:  
21x18 cm
Basım Yılı
:  
2004
ISBN NO
:  
9756194030

34,00 TL











SUNUŞ Türkiye′de kitle iletişimi deyince yaygın kullanımı ile kitleye e-rişmeyi sağlayan araçları kısaca ifade eden medyayı anlıyoruz. Latince medius kelimesinden türetilmiş olan ve ingilizcedeki media sözcüğünden dilimize geçen bu sözcük araç,aracı, ortam gibi anlamlar taşıyor ve dilimize öylesine yerleşti ki diğer bazı Batı kökenli sözcükler gibi "bizim" oldu. Medya ile kastedilen kitle iletişim araçları (kavramı oldukça geniş bir yelpazede düşünebiliriz), bu çalışma içerisinde kitlesel erişime izin veren gazete, radyo ve televizyon olarak sınırlanacak. Ben "iletişim′ sözcüğüne duyduğum sempati ve çağrışımları nedeniyle de, kitle iletişimi ya da kitle iletişim araçları gibi sözcükleri de dolaşımda tutmak istiyorum ve bu konudaki genel alışkanlığı da bir tarafa itmeden sözcüklerin kullanılacağını baştan belirtmek istiyorum. Medya hakkında olumlu düşünen kaç kişi vardır? Kuşkusuz yaşadığımız ortamda hoşnut olmadığımız kimi durumlar haber konusu haline gelip basına yansıdığında bir umut olarak " iyi ki yazıldı, iyi ki haber oldu duyuldu" dediğimiz olmuştur; akşamlan eve gelip televizyonun karşısına geçip kolayca erişebileceğimiz bir eğlenceyi elimizin altında bulmak artık varlığının ayırdına varmadığımız kadar sıradan bir durum; ama karşı karşıya kaldığımız mesaj bombardımanı günlük hayatımızı öyle sarıyor ki eleştirel gözlüklerimizi takmadan olmuyor ve kısaca söy-fersek terazinin efeştıref yanı dana ağır basmakta. Öylesiae ağır b&scyor kî kimi medya çalışanları dahi yaraya parmak basan yazılarıyla durumu kamuoyuna açıklamaya çalışmadan edemiyorlar. Elinize bir gazeteyi aldığınızda, televizyon haberlerinin karşısına geçtiğinizde gördüğünüz, duyduğunuz, okuduğunuz haberlerin kaçı sizin yaşamınızla doğrudan ilgili ? Taşra insanının yaşamının haber konusu olabilmesi için başına bir felaket gelmesi lazım. Büyük kentlerin ortalama insanı ya da herhangi bir Anadolu insanı gazete okumazsa, haber dinlemezse bir şey kaybetmiyor, çünkü basın onun sesi değil ! Onun sorunlarım dillendirmiyor. Hani neredeyse yaşadığımız ülkenin insanlarını "dertleri medyaya konu olmaya değer olanlar" ve "olamayanlar" olarak iki kategoriye ayırabiliriz. "Beyaz Türkler" ifadesini hatırlayalım. Bu ifade ironik bir biçimde köşe yazarlan tarafından da kullanıldı. Medyada üst düzey çalışanların toplumun diğer kesimine göre konumlanma biçimleri için kullanılıyordu. "Beyaz Türkler ve diğerleri" vardı yani. Topluma ve sorunlarına bakma biçiminde bu ayrımın etkili olduğu yazıldı. Hatta haber değeri taşımayan "diğerleri" konusunda muhafazakar kesime hitap eden İslami basında "Zenci Türkler" dendiği bile oldu!... Medya kurumlarının üst düzey yöneticileri, yazarları başka bir ifadeyle bu kurumlarda politika belirleyici konumda olanlar yüksek ücretlerle öyle bir yaşam sürüyorlar ki, bu yaşam biçimi onları toplumdan koparıyor. Üst düzey medya çalışanları-politika belirleyenleri, yöneticiler, yazarlar sıradan insanlar gibi otobüse binmiyorlar, fırından ekmek almıyorlar, halkın kuyruğa girip sıra beklediği yerlerde onlar yoklar; doktor kapılarının, SSK hastanelerinin insanı süründüren ortamının havasını onlar solumuyorlar. O zaman da o ortamın, başka yaşamların sorunlarını görmüyorlar, iletmiyorlar, ancak o yaşamın felaketleri haber olabiliyor. Farklı dünyalar farklı paradigmalar oluşturuyor. Toplumda "seçkin" olmanın ayrıcalığı her türlü sorunla farklı başetmeyi sağlıyor ama, bu ayrıcalık diğerlerinin sesiy "miş" gibi bir biçime büründüğünde sorunlar-çözümler-görme biçimi vb. etrafında katlamalı çarpıklıklar ortaya çıkıyor. Sıradan insanın dertlerinin medyanın konusuy "muş" gibi olduğu bir medya ortamında daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz: Ülke çapında egemen olan kamusal ve ticari medya toplumun kendim ifade edebilmesi yönünde neredeyse bir engele dönüşmüş durumda. Sivil toplum, farklı kamuların seslerini duyurabileceği medya ortamının oluşamamasıyla egemen medya ortamının öznesi değil, yönlendirme ve norm dayatmalar sonucu yoğrulacak, yontulacak bir nesne gibi ! Bir medya kurumunda çalışıp, üreten kişiler nasıl oluyor da bu çarkın içine giriyorlar? Muhabirinden köşe yazarına, metin yazarından program yapımcısına kadar onları saran bu atmosfer hangi belirleyicilerle oluşuyor? Medyanın bizi yansıtma biçimindeki "çarpıklık" nasıl bu hale geliyor? Neyin sonucu?. Bu çalışmanın amacı varolan atmosfer/ortam üzerine çok boyutlu düşünmeyi sağlamak. Türkiye′de kitle iletişimi ile ilgili her türlü birikimin, kurumsal deneyimin üzerine düşünmek ve toplumun kültürel deneyimiyle basın çalışanlarının mesleki deneyimi arasındaki etkileşimden yola çıkarak bir çözümleme yapmak.... Özetle Türkiye′deki medya orta- Serdar Turgut Hürriyet Gazetesinde çalışırken köşe yazılarında bu konulara değinmişti. Daha sonra Akşam Gazetesine geçti ve orada da bu konulara değinmeye devam etti. Ragıp Duran Radikal 2′de ve BİA (Bağımsız İletişim Ağı) internet sitesinde bu konularda yazan bir başka gazetecidir. Doğan Tüıç, Ragıp Duran aynı zamanda içeriden bir bakışla eleştirel yazılarını kitapta toplayan gazeteciler... mınm bir resmi çıkarılmaya çalışılıyor. Medya mesajlarım etkileyen bazı dinamikler bu resimdeki detaylar olarak incelenmeye çalışılıyor ve böylece resim detaylarla netleşme yoluna giriyor; ancak bu hiç de kolay değil ve her resimde olduğu gibi bazı detaylar daha öne çıkıyor. Kuşkusuz resimde o kadar çok detay var ki !. Medya çalışanlarının zihinlerini etkileyen ve mesajlara yansıyan her şey resmi daha da netleştirmeye yarayan birer detay olabilir. Mesajların hangilerinin seçilip iletildiği, seçimi etkileyen koşullar ve bize ulaşmasındaki etmenler, engeller, sonuçlan vb. hepsi resmin detaylarının bir parçası. Elinizdeki çalışma, bunca detay arasından seçilen bazılarını kapsıyor. Bugün medyada yaşanan sorunlann etik bir sorumlulukla irdelenmesi gerekliliği üzerinde birleşilen bir konu. Siyasal, ekonomik, teknolojik boyutların ön plana alındığı makalelerin yamsıra kamusal yayıncılık anlayışı, basın fotoğrafçılığı ve magazinleşme konulan da kitapta ayrıca ele alınıyor. Çalışmanın genel yaklaşımı okuyucuya ve iletişim öğrencilerine kitle iletişim araçlarının Türkiye′de işlediği zemini, işleme biçimini ve sonuçlarını genel bağlamlarıyla yansıtmaya çalışmaktır. Dolayısıyla a-maç, varolan iletişim ortamının bizi, geleceğimizi, düşünme biçimimizi nasıl etkilediği yönünde düşünmeye zorlamak ve eleştirel bir bakış açısıyla bu konudaki çarpıklıkları "aşma" yönünde düşünsel bir çaba olarak değerlendirilebilir. Kitabın ortaya çıkmasında dostluk temelinde paylaşım büyük önem taşıyor. Katkıda bulunan herkese çok teşekkürler. Mağusa-Ankara 2004 Nilgün Gürkan Pazarcı İÇİNDEKİLER Sunuş V Gazetecilik Etiği 1 Süleyman İrvan Medya ve Siyaset Etkileşimi 21 Nilgün Gürkan Pazarcı Medyada Erozyon ve Ekonomik Nedenler 53 Mustafa Sönmez Teknoloji ve Medya * 65 Ümit Atabek Türkiye′de Kamu Hizmeti Yayıncılığının Açmazları ve Geleceği 77 Dilruba Çatalbaş Türkiye′de Basın Fotoğrafçılığı 97 Gül seren Şendur Atabek Türkiye′deki Medya Ortamında Magazin Kavramı ve Magazinleşme Eğilimleri 131 Erdal Dağtaş