Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Nisan (68)      Mart (140)      Şubat (116)      Ocak (138)

İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar

İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar



Sayfa Sayısı
:  
220
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2009
ISBN NO
:  
9789756331910

960,00 TL











Kente Karşı Suç Üzerine... Kent ve çevre değerlerinin bilinçsiz saldırılara hedef olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kültür, tarih, mimarlık, doğa değerleri bireylerin örgütlü ya da örgütsüz, kusurlu ya da kasıtlı eylemleri sonucunda tahrip ediliyor, yok olup gidiyor. Bireysel iyelik hakkına dayalı korumacılık, toplumun, gelecek kuşakların da hak sahibi olduğu, değerli varlıkların korunmasına yetmiyor artık. İyi niyetlerle sık sık gündeme getirilen "ko-ruma-kullanma dengesi"nin sürekli olarak koruma öğesi aleyhine bozulduğuna tanık oluyoruz. Hızlı kentleşme, rant arayışındaki tırmanış, küreselleşmenin değer dizgelerinde yol açtığı yozlaşma, kent ve çevre değerlerine karşı işlenen suçlarda önemli artışlara yol açıyor. Kente karşı suç kavramının bilimsel inceleme ve araştırmalara konu yapılması çok yeni bir ilgi alanıdır. Kavram, hukuk öğretisi ve uygulaması alanında da çok bilinmiyor. Yasaya dayanmayan suç ve ceza olamayacağı kuralı, kente karşı suç sayılan eylemlerin kovuşturma ve soruşturma konusu yapılabilmesini uzun süre engellemiştir. Durum, bugün de, eskisinden çok farklı değildir. Mithat Arman Karasu′nun Kente Karşı Suç adlı kitabı, bu güncel konuyu irdeleyen başarılı bir doktora tezi çalışmasının ürünüdür. Onu izleyecek, başka bilimsel çalışmalarla birlikte, bu yayının, kent ve çevre değerlerinin korunup geliştirilmesine önemli bir katkı sağlayacağı inancındayız. Kente karşı suç kavramının, çağdaş kentli haklarıyla bağlantısının da kurulduğu bu kitapta; göç, imar, plansız gelişme, rant, gecekondu gibi olgulara ilişkin güncel ve çarpıcı örneklere de yer verilmiştir. Yapıtın, hem uygulayıcılar, hem öğrenciler, hem de araştırmacılar için yararlı bir giriş ve genel çerçeve sağladığı apaçıktır. Dr. Mithat Arman Karasu′yu, bu titiz çalışması nedeniyle kutluyor, başarısına yenilerini katmasını bekliyoruz. Prof. Dr. Ruşen Keleş-Prof. Dr. Ayşegül Mengi Şubat 2009 TEŞEKKÜR Gerek tez çalışması sırasında gerekse daha sonra tezin bir kitap haline getirilmesi sürecinde yardımım ve güler yüzünü hiçbir zaman esirgemeyen, tez danışmanım, Prof. Dr. Ayşegül Mengi′ye ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Bir tez danışmanı olmanın ötesinde göstermiş olduğu dostluk her türlü takdirin üzerindedir. Yalnızca bir bilim adamı olarak değil yaşamı ile de örnek almaya gayret ettiğim Prof. Dr. Ruşen Keleş′e hem tez konusunun belirlenmesi sırasında hem de Tez İzleme Komitesi′nde yer alarak vermiş olduğu desteğe minnettarım. Tez İzleme Komitesi′nde yer alarak bu çalışmanın oluşumunda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Cevat Geray′a, kazandırdığı farklı bakış açısıyla Prof. Dr. Can Hamamcı′ya ve özellikle çevre konularındaki engin deneyim ve bilgisinden istifade ettiğim Prof. Dr. Nesrin Algan′a ne denli teşekkür etsem azdır. Tezin bir kitap haline gelmesindeki katkılarından dolayı Dr. Tarık Şa-hım′a, bir ağabey olarak, çok şey borçluyum. Gerek dostlukları gerekse yardımları için; Yrd. Doç. Mustafa Demirci′ye, Dr. Bülent Duru′ya, Dr. Hayriye Şengün′e, Dr. Halil Yılmaz′a, Dr. Abdullah Taştekin′e, Dr. Ahmet Terzioğlu′na ve Mustafa Altunok′a çok teşekkür ederim. Son olarak yalnızca tez çalışması sırasında değil her zaman desteğini esirgemeyen eşim Işm ve oğlum Yiğit′e olan gönül borcum bir hayat boyu sürecektir. Giriş Kent, coğrafi bir alan, bir mekân olmanın ötesinde toplumsal bir olgudur. Kent, içinde yaşayanlarla, bulunduğu toplum ve siyasal rejimle karşılıklı bir etkileşim içindedir. Kentsel mekân; sokaklarıyla, alanlarıyla, anıtlarıyla, binalarıyla insanın fiziksel sınırlarını ortaya koyar. Aynı zamanda kent, siyasal sistemin ve toplumsal yapının bir simgesi, bir göstergesidir. Kentin toplumla olan bu karşılıklı etkileşimi ülkemiz için de geçerlidir. Türkiye′nin kentleşme tarihi, ülkenin geçirdiği siyasal, sosyal ve ekonomik dönüşümlerin bir aynasıdır. Kentlerimiz; gecekondu ve kaçak yapılaşmanın yaygın olduğu, kaldırımlara otomobillerin park edildiği, gürültülü, trafik karmaşasının yaşandığı, özürlüler, yaşlılar gibi grupların kent yaşamından dışlandığı bir görünüm arz etmektedir. Bu durum, siyasal iktidarlar ile toplumun tercihlerinin bir sonucudur. Kentsel mekânda yapılan düzenlemeler ekonomik, sosyal ve kültürel bakış açılarının bir bileşenidir. Yaşanan ekonomik ve sosyal yetersizliklerin neden olduğu iç göç, kentlerimizin bugünkü görünümünü almasında önemli ölçüde belirleyici olmuştur. İç göçe karşı başlangıçta alman polisiye önlemler kısa zamanda anlamını yitirmiştir. Göç, beraberinde barınma ve iş edinme sorununu getirmiş; bu sorunlar, yine sürecin kendi dinamiklerince yasa dışı bir biçimde çözülmüştür. Gecekondu sorunu bu yasa dışı çözümün bir parçasıdır. 1950′lerde yapılmaya başlayan gecekonduların sayısı giderek artmış, 1970′lerde gecekonduların "ticarileşme süreci" başlamıştır. Günümüzde gerek ıslah imar planları gerekse kentsel dönüşüm projeleri sayesinde gecekondular iyi birer rant kaynağı olma özelliğini sürdürmektedir. Bu sağlıksız zemin üzerine inşa edilen kentlerimizde imar planları, çoğu zaman, devre dışı bırakılmakta, keyfi bir biçimde sıklıkla değiştirilmektedir. Özellikle büyük şehirlerde planlama esaslarına ve kentbilim ilkelerine aykırı, kamu yararıyla bağdaşmayan uygulamalara sıkça rastlanmaktadır. 1960′larda gecekondulaşma ile başlayan, günümüzde kentlerin gelişimini tümüyle kontrol eder hale gelen plansız kentleşme, kente karşı işlenen suçların oluşturduğu bir sistem halini almıştır. Bu sistemde, imar planları; bir kentin geleceğine karar veren, toplumun ortak ihtiyaçlarının en rasyonel biçimde karşılanması amacıyla yapılan hukuki niteliğe sahip belgeler olmaktan çıkmış, bir "servet dağıtım aracı" haline dönüşmüştür. Belediyeler bir yerel yönetim kurumu olarak "demokrasinin beşiği" olmaktan çok, "siyasal yozlaşmanın" merkezi haline gelmiştir. Kente karşı işlenen suçların oluşturduğu bu sistem, başka bir deyişle, "yağma kültürü", özellikle 1980′den sonra uygun ideolojik zeminin de sağlanmasıyla birlikte, belli bir toplumsal meşruiyete kavuşmuştur. Bu dönemde çıkarılan imar aflarıyla gecekondu alanlarında önemli bir rant yaratılmış, kıyı ve orman alanları ile su havzaları kaçak yapılaşmaya açılmıştır. Aynı dönemde kentlerde yaşanan hukuk dışı uygulamalarla ulusal düzeydeki siyasal yozlaşma ve usulsüzlükler atbaşı ilerlemiş, milli gelirin % 50′si kayıt dışı ekonomiden ve ranttan sağlanır hale gelmiştir. Kentlerde gördüğümüz plansızlık ile ekonominin yarısının kayıt dışı olması ya da patronaj ilişkilerinin bu kadar yaygın hale gelmesiyle imar planlarının sıklıkla değiştirilmesi birbiriyle ilişkili konulardır. Kentler, içinde yaşadığı toplum tarafından şekillendirilmektedir. Ekonomi ve istihdamın kayıt dışı olduğu bir ülkede büyük şehirlerin yarısının gecekondu olması, başka bir deyişle, kayıt dışı olması şaşılacak bir durum değildir. Benzer bir biçimde, imtiyazlı kimselere ait arsaların "turizm bölgesi" ilan edilerek ayrıcalıklı imar haklarının elde edildiği kentlerin olduğu bir ülkede ulusal ve yerel siyasetin kentsel rant bölüşümüne dayalı olması kaçınılmazdır. Öteden beri -cumhuriyetin ilk yılları hariç- yalnızca imar planlarına değil planlama fikrine pek sıcak bakılmayan ülkemizde, 1960′larda dünya genelinde kabul gören "planlı kalkınma" fikrinin de etkisiyle, bir ölçüde planlama kavramı öne çıkarılmışsa da, bu durum uzun sürmemiş, değişen dış dinamiklerle birlikte, 1980′den sonra küresel ve postmodern politikaların getirdiği plansızlaşma, kuralsızlaştırma karşısında planlama kavramı tamamen gündemden düşmüştür. Yerel yönetimleri güçlendirme adına yapılan reformlar kapsamında imar planlarının yapım ve onayının, hiçbir hazırlık olmaksızın, belediyelere bırakılması, plansızlığa, plan oluşum sürecindeki politik baskıların artmasına yol açmıştır. 1980′den sonra kentlerin küresel sermaye için yarışır hale gelmesi, ister istemez sermayenin istemlerinin öne çıkmasına, gerekirse bu uğurda plan ve hukukun esnetilmesine neden olmaktadır. Kamu yararına dayanması gereken imar planları bireysel çıkarlar için kullanılmaktadır. Günümüzde rantın doğurduğu sistem o denli yaygın hale gelmiştir ki, bir başka ülkede büyük siyasal ve toplumsal sonuçlar doğuracak ya da gerçekleşmesi düşünülemeyecek; imar planlarının uygulanmaması, ülkenin en büyük kentinin nazım imar planının olmayışı, imar planlarının çıkar uğruna sık sık değiştirilmesi, yeşil alanların yapılaşmaya açılması, sit alanına turistik tesis yapılması, orman alanlarının vakıf üniversitelerinin kullanımına açılması, içme suyu havzalarının partili yandaş-larca işgali, ruhsatsız alışveriş merkezleri, kamu üst düzey yöneticilerinin kaçak villalarının bulunması, büyükşehir belediye başkanının kaçak yapılmış belediye lojmanında oturması, binlerce yıllık tarihi yapıların metro kazısına feda edilmesi, kesinleşen mahkeme kararlarının uygulanmaması vb. olaylar ülkemizde günlük sıradan olaylar haline gelmiştir. Bütün bu yaşananlar ve verilebilecek sayısız örnek, kentlerimizin sağlıksız ve hukuksuz geliştiğini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı; bu yaşananların kente karşı bir suç olduğunu göstermek, kentlerin sağlıksız ve plansız gelişiminin, kente karşı işlenen suçların oluşturduğu bir sistem haline dönüştüğünü ortaya koymaktır. Bu bağlamda, sistemin gelişimi, dayanakları, aktörleri ve toplum geneline etkileri çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Kentlerde oluşan bu sistem nedeniyle; yaşam koşulları zorlaşmakta, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı gözardı edilmektedir. Üstelik sistem yalnızca kentleri değil, kentler vasıtasıyla bütün toplumu etkilemektedir. Kente karşı işlenen suçlar yalnızca kentin fiziki görünümünü değil, siyasetten kültüre, sosyal ilişkilerden bireylerin psikolojik gelişimine kadar bir dizi değişkeni etkilemekte, birbirini etkileyen girift bir yapı oluşturmaktadır. Bu nedenle, çalışma kapsamında yalnızca kente karşı işlenen suçlar değil, bu suçları yaratan coğrafya ile sosyal ve ekonomik dinamikler de ele alınacaktır. Kente karşı suç kavramı kimi kesimlerce hararetle desteklenir ve kabul görürken, kimi kesimlerce dışlanmakta, hukuki bir dayanağı olmadığı eleştirilerine maruz kalmaktadır. Kente karşı suç kavramının inceleme konusu yapılmasıyla birlikte, kavramın daha net bir biçimde tanımlanması amaçlanmaktadır. Böylelikle, sanılanın aksine kente karşı suç kavramının belli bir hukuki zemine sahip olduğu, birkaç akademisyenin kendince geliştirdiği bir kavram olmanın ötesinde, kentsel yaşam kalitesinden siyasal yozlaşmaya kadar onlarca sorunun anlaşılmasında ve çözümünde önemli bir değişken olduğu ortaya konulacaktır. Kente karşı suç, kentin sahip bulunduğu ve temsil etmekte olduğu değerleri zaafa uğratmak, bozmak ya da ortadan kaldırmak sonucunu doğuran eylemlerdir. Kente karşı suç kavramı, kentin kimliğine, günlük işleyişine, tarihi, kültürel, çevresel değerlerine ve kentlilerin haklarına karşı yapılan her türlü saldırıyı içermektedir. Kaçak bir yapı, sağlıksız koşullarda yiyecek maddesi üretilmesi, tarihi bir mekânın yok edilmesi, çocuk parkındaki banka yazı yazılması, kentte gerçekleştirilen bir terör eylemi kente karşı işlenen birer suçtur. Kente karşı işlenen suçları çevreye karşı işlenen suçlardan ayrı görmek mümkün değildir. Çevre kavramı, kapsamı gereği hem yapay hem de doğal çevreyi içerir. Yapay çevre; insanın bilgi ve kültür birikimine dayanarak, doğal çevrede bulunan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kullanılarak yaratılan çevredir. Yerleşim alanları, sanatsal ve kültürel yapılar ve eserler, yollar, barajlar, köprüler, anıtlar, evler her biri ayrı ayrı yapay çevrenin bir parçasıdır. Bu anlamda kent de çevre kavramının bir parçasıdır. Dolayısıyla, kente karşı işlenen suçlar çevreye karşı işlenen suçların bir bölümünü oluşturur. Kente karşı işlenen suçlar arasında yer alan; su havzalarının ve orman alanlarının yok edilmesi, kentsel alanların kirletilmesi, fabrika atıkları, su, hava ve toprak kirliliği, aynı zamanda, çevreye karşı bir suçtur. Kente karşı işlenen suçlar, kentte işlenen suçlardan farklıdır. Kente karşı suç kentli haklarına karşı bir saldırı iken, kentte işlenen suçun kent ile ilişkisi yalnızca mekânsaldır. Diğer taraftan, bu iki kavramı kesin olarak ayırmak da oldukça zordur. Örneğin, bir parkın ya da yeşil alanın tahrip edilmesi, kamu malına zarar verildiği için, hem adli bir suç, hem de kentte işlenen bir suçtur. Bu durum, aynı zamanda, kentlilerin haklarına bir saldırı olduğundan kente karşı bir suçtur. Öte yandan, kent içinde korsan kaset satılması ya da fuhuş yapmak kentte işlenen bir suç olduğu halde kente karşı bir suç değildir. Kente karşı suç çok geniş bir yelpazeyi içermektedir. Gürültü kirliliğinden kaçak yapı yapmaya kadar onlarca eylem kente karşı suç olarak değerlendirilebilir. Bu durum çalışma alanım fazlasıyla genişletmekte, konunun sınırlandırılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, çalışma kapsamında yalnızca imar uygulamaları sırasında kente karşı işlenen suçlar ele alınacaktır. İmar uygulamaları denildiğinde anlaşılması gereken, kentsel arazinin, imar planında belirtilen kullanma biçimine uygun duruma getirilmesidir (Ersoy ve Keskinok, 2000: 77). İmar planının uygulanması sırasında araç olarak; mali yetkiler, kamulaştırma, imar programı, kolluk ve düzenleme yetkileri (bölgeleme, parselleme denetimi), izin ve denetleme yetkileri ile cezai yetkiler kullanılmaktadır. İmar uygulamaları bağlamında kente karşı işlenen suçların bir bölümü, aynı zamanda, hukuka aykırı eylemlerdir. Bu eylemler arasında; imar planlarının değiştirilmesi sırasında yasada belirtilen hususlara uyulmaması, yasa dışı yapılan ifraz ve tevhit, yasada belirtilen istisnalar dışında her türlü yapı için inşaat ve kullanma ruhsatı almamak, başkasının arazisinde izinsiz yapı yapmak vb. eylemler yer almaktadır. Bu tür eylemlere, imar suçlan demek de mümkündür. İmar suçu, imar mevzuatına aykırı, dolayısıyla, yasalarca suç olarak tanımlanmış eylemleri ifade eder. İmar suçları, imar uygulamaları bağlamında kente karşı işlenen suçların yalnızca bir bölümünü oluşturur. İmar suçu gibi yasaya açıkça aykırı eylemlerin yanında, kente karşı işlenen suçların bir bölümü hukuka uygun ancak planlama esaslarına ve kentbilim ilkelerine aykırı, kamu yararı ile bağdaşmayan eylemlerdir. İstanbul′da içme suyu havzaları, yapılan yönetmelik değişiklikleriyle, yerleşime açılmaktadır. Değirmendere′de, deprem kuşağında yer alan, imar planında "jeolojik bakımından sakıncalı" olduğu belirtilen bir bölge, imar plan değişikliği ile yapılaşmaya açılabilmektedir. Çalışma kapsamında, her ne kadar hukuka uygun olsa da, bu eylemler imar uygulamaları bağlamında kente karşı işlenen suçlar kapsamında incelenecektir. Bu eylemler ele alınırken, hukuka uygunluğun ötesinde; planlama esasları, kentbilim ilkeleri ve kamu yararı kavramla- rından hareket edilecek, bu eylemlerin kente karşı suç olduğu sonucuna bu ölçütlerin ışığında ulaşılacaktır. Böylelikle, kente karşı işlenen suçlar yasal anlamda suç sayılan ve sayılmayan eylemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Ülkemizde hukukun ve imar planlarının kente karşı suç işlenirken bir araç olarak kullanılması böyle bir ayrımı zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde, çoğunluğu müteahhit, yap-satçı, emlakçı vb. meslek gruplarının elinde olan belediye meclislerince onaylanan her imar planı ya da imar plan değişikliği doğru kabul edilecektir. Oysa ülkemizde yapılan plan değişiklikleri, çoğu zaman, belli çıkar gruplarının istemlerine hizmet etmektedir. Kente karşı işlenen suçların boyutu ve niteliği imar suçlarından çok farklıdır. Kente karşı işlenen suçlar ille de yasal anlamda suç olarak tanımlanmış eylemler olmak zorunda değildir. Hukuka uygun olsa da, imar planlarında rant amacıyla kat artışına gidilmesi, imar planlarının sıklıkla değiştirilmesi, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu′nda olduğu gibi "imtiyazlı imar adaları"nın yaratılması kente karşı işlenen suçlardır. Kente karşı işlenen suçlar basit bir imar suçu ya da imar usulsüzlüğünün ötesinde siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal sonuçları olan, etkisi toplumun her kesimince hissedilen eylemlerdir. Örneğin gecekondu yapımı basit bir "imar suçu" olmanın ötesinde; kültürel, sosyal, ekonomik sonuçları olan kente ve topluma karşı işlenen bir suçtur. İmar afları sayesinde gecekondu, hukuken suç olma vasfını yitirmiş olsa da, toplum ve kent bakımından yarattığı olumsuz sonuçlar aynen durmaktadır. Kente karşı işlenen suçların oluşturduğu sistemin kent ve toplum açısından önemli maliyetleri bulunmaktadır. Bu maliyet; yeşile hasret bir kent olabildiği gibi, 1999 Marmara Depremlerinde olduğu gibi, binlerce cana mal olan trajik bir durum da olabilmektedir. Kente karşı işlenen suçlara kaynaklık eden en önemli etkenlerden birisi olan kentsel rant, hem var olan gelir dağılımındaki adaletsizliği artırmakta, hem de yatırıma aktarılması gereken kıt ekonomik kaynakların kentsel alanda kullanılmasına neden olmaktadır. "Ranf′ın artık başlı başına bir değer sayıldığı toplumumuzda toplumsal ve kültürel değerler daha kolay yozlaşmaktadır. Türk siyasal hayatında 1970′lerden başlayarak etkisini hissettiren gecekondu oyları günümüz siyasal gelişmelerinde, genel ve yerel seçim- lerde belirleyici hale gelmiştir. Bu durum, hem planlı bir kentin yaratılmasının önünde bir engel oluşturmakta, hem de patronaj ilişkilere dayalı istismarların ülke geneline yayılmasına neden olmaktadır. Günümüzde geldiğimiz noktada kentlerimiz ve toplumumuz giderek daha sağlıksız hale gelmektedir. Kente karşı suç kavramının ele alınması hem toplumsal yozlaşmayı anlamamıza yardımcı olacak, hem de kentlerimizi daha sağlıklı hale getirmemiz konusunda bize fikir verecektir. İÇİNDEKİLER Önsöz VII Teşekkür IX içindekiler III Kısaltmalar XI Giriş 1 Birinci Bölüm Kentli Hakları ve Kente Karşı Suç 1. Kentli Hakları 9 1.1. Kentli Haklarının Tanımı 9 1.2. Kentli Haklarının İçeriği 12 1.3. Kentli Haklarının Hayata Geçirilmesi 14 1.4. Kentli Haklarının Hukuki Dayanakları 16 1.5. Kentli Hakları, Kentsel Yaşam Kalitesi ve İmar Planları 19 1.6. Türkiye′de Kentli Haklarının Durumu 21 2. Kente Karşı Suç 26 2.1. Kavramsal Çerçeve 26 2.2. Kente Karşı Suç-İmar Suçu 32 2.3. Kente Karşı Suç Kavramının Hukukiliği Sorunu 35 2.4. Uygulanmayan Yargı Kararları ve Kente Karşı İşlenen Suçlar ~. 41 2.5. Kente Karşı İşlenen Suçların Çevre Boyutu 44 2.6. Kente Karşı İşlenen Suçların Doğurduğu Sistem 47 2.6.1. Kente Karşı İşlenen Suçların Temel Dayanakları 47 2.6.2. Kente Karşı İşlenen Suçların Aktörleri 56 2.6.3. Kente Karşı İşlenen Suçların Topluma Etkileri 61 3. Kente Karşı İşlenen Suçlar ve İmar Planlarının Meşruiyet Sorunu 65 İkinci Bölüm İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı Suç 1. İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar 73 1.1. Yasalarda Suç Olarak Tanımlanan Kente Karşı İşlenen Eylemler 75 1.2. Yasalarda Suç Olarak Tanımlanmayan Kente Karşı İşlenen Eylemler 79 2. İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçların Nedenleri . 85 2.1. Göç, Plansızlık ve Kente Karşı Suç 85 2.2. Kentsel Rant, İmar Planları ve Kente Karşı Suç 88 2.3. Planlamadan Kaynaklanan Nedenler 91 2.3.1. Plan Hiyerarşisinin Olmayışı 92 2.3.2. Planlamada Yaratılan İstisnalar 95 2.3.3. Katılıma Kapalı Planlama 102 2.3.4. Planlamadan Kaynaklanan Diğer Nedenler 105 2.4. Kentlilik Bilincinin Olmayışı 107 2.5. Yeni Dünya Düzeni, Plan Kavramı ve Türkiye 109 3. İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçların Sonuçları ve Önlenmesi 114 3.1. Plan Fikrinin Terk Edilmesi 114 3.2. Kentle Bütünleşemeyen Kentliler 118 3.3. Gecekondudan Kentsel Dönüşüm Projelerine 121 3.4. Kentsel Yaşam Kalitesinin Azalması 125 3.5. Plansızlık ve Deprem 128 3.6. Tarihi, Kültürel ve Doğal Değerlerin Yok Edilmesi 132 3.7. Plansız Kentleşmenin Siyasete Etkileri: Siyasetin Değişen Yüzü 142 3.7.1. Gecekondu Kültürünün Siyasal Sonuçları 143 3.7.2. İmar Planlarının Bir Rant Aracı Olarak Kullanımı ve Siyasal Yozlaşma 150 Üçüncü Bölüm ÖRNEK OLAYLAR Örnek Olaylar 155 1. GÖKKAFES 157 1.1. Giriş 157 1.2. Tapu Şerhinin Silinmesi 157 1.3. Yapılan Plan Değişiklikleri ve Açılan Davalar 159 1.4. Yargı Kararlarının Devre Dışı Bırakılması 166 1.5. Hukuki Süreçte Son Durum 168 2. ZÜMRÜT APARTMANI 170 2.1. Zümrüt Apartmanı ve Kente Karşı İşlenen Suçlar 170 2.2. Açılan Davalar 171 2.3. Zümrüt Apartmanı ve Türkiye′deki Yapı Denetim Sistemi 173 2.4. Zümrüt Apartmanı Faciası′nın Hukuki Boyutu 176 2.5. Kentlilik Bilincinin Olmayışı 179 2.6. Sonuç 180 3. CARGİLL DAVASI 183 3.1. Giriş 183 3.2. Açılan Davalar 184 3.3. Yargı Kararlarının Devre Dışı Bırakılması 190 3.4. Kente Karşı İşlenen Suçların Toplum Geneline Etkileri; Cargill Fabrikası Örneği 194 Genel Değerlendirme 199 Kaynaklar 207