Avrupa İnsan Hakları Hukuku
Avrupa İnsan Hakları Hukuku
Said Vakkas GÖZLÜGÖL
Kitap Hakkında;
Avrupa İnsan Hakları Hukuku, Avrupa ve kısmen Asya bölgesinde 47 devlet bakımından supranasyonal düzeyde yürürlükte bulunmaktadır. Avrupa Konseyi 14 Nolu Protokolü ile Avrupa Birliği Lizbon Antlaşması, supranasyonal bir örgüt olan Avrupa Birliği'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olabilmesine imkân tanımıştır. Bu devletler, bilhassa Türkiye'nin hem Avrupa Konseyi üyesi bulunması hem de Avrupa Birliği'ne aday üye statüsünde bulunması itibarıyla, millî hukuk düzenleri ile politikalarını bu hukuka uygun şekilde tesis etmek ve yürütmekle yükümlüdürler. Bu kitapta, bir taraftan, Milletlerarası İnsan Hakları Hukuku'nun belge ve kurumları; diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri kendi içerisinde zaman ve konu bakımından karşılaştırmalı şekilde, tercihan 11 Nolu Protokol öncesi ve sonrası ayrımı yapılarak incelenmektedir. Ayrıca, 14 Nolu Protokol'le yürürlüğe konulan önemli değişiklikler ile 15 ve 16 Nolu Protokoller'le öngörülen düzenlemeler de işlenmiştir. Bu kitabın öğrencilere, akademisyenlere, araştırmacılara, uygulayıcılara, her düzeyde karar alıcı makamlara ve politika geliştiren kurumlara yararlı olacağı umulmaktadır.ÖNSÖZ
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İç Hukukumuza Etkisi başlıklı doktora tezi, 1999 yılında, olduğu gibi yayınlanmış; 2002 yılında, aynı isimle Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı olarak yayınlanmıştır. Bu tarihten itibaren yaşanan pek çok hukukî, siyasî ve toplumsal gelişme karşısında, insan hakları hukuku alanında yeni normatif düzenlemeler yapılmıştır.
Milletlerarası kamu hukukunun en merkezi konusunu oluşturan insan hakları hukukunun bu dinamizmi karşısında kitabın yeniden düzenlenmesi ve güncelleştirilmesi gerekmiştir. Bilhassa, Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa însan Haklan Sözleşmesi'ne taraf olması ve Avrupa Birliği üyesi olmak yolunda, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklan ve temel hürriyetlerinin korunması ve geliştirilmesi sürecinde önemli kazanımlar elde etmiş bulunmaktadır. Türkiye, bu bağlamda, Avrupa'da supranasyonal düzeyde etkin şekilde yürürlükte bulunan Avrupa İnsan Hakları Hukuku'na tâbi bulunmakta, hukuku, politikaları ve uygulamalarını kaçınılmaz şekilde bu supranasyonal hukuka uygun şekilde tesis etmek ve yürütmekle yükümlü bulunmaktadır. Türkiye, sadece kuramsal değil, kurumsal olarak da bütün devlet işlevlerini bu hukukun üstünlüğüne uygun olarak güncellemek ve yürütmek bakımından pozitif yükümlülük altında bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa değerler sisteminin bir parçasıdır ve ortak paydasını oluşturmaktadır. Tanzimatla başlayan gelenek sürdürülerek, Batı merkezli değerlerin etkisi Türkiye'de hukukî ve siyasî alanda net olarak görülmektedir. Bu sebeple AİHS yükümlülükleri, Türkiye açısından hukukî bağlayıcılıktan önce siyasî bir tercihin sonucudur. Türkiye dahil 47 Avrupa ve kısmen Asya devleti bakımından hukuki bağlayıcılığı bulunan bu hukuk hem yargı kurumu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin başvurular sonucu oluşturduğu içtihadı hem de taraf devletlerin irade ve kararlılıklarıyla sistemin etkinliği ve uygulanabilirliğini sürekli şekilde işlevsel kılmak için yürürlüğe koydukları Ek Protokoller'le gelişmektedir.
Sonuçta, kitap, hem bu gelişmeler hem de ilgili literatürde yeni tartışmalar ışığında değerlendirilerek ve güncellenerek Avrupa İnsan Hakları Hukuku ismiyle yayınlanmıştır.
Dr. Said Vakkas GÖZLÜGÖL Ankara 2014
TAKDİM
Günümüzün modern toplumlarında insan haklan, milletlerarası ve millî hukukun teme! dayanağını oluşturmaktadır. Milletlerarası ilişkilerde ve dış politikada olduğu kadar, millî politikalarda egemen unsur yine "insan hakları"dır.
Avrupa bölgesinde, Avrupa Konseyi'nin bölgesel düzeyde insan haklan uygulamasını oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, insan hakları hukuku Türkiye bakımından bağlayıcı niteliktedir. Özellikle, başlangıcından itibaren Türkiye'nin Avrupa Konseyi sisteminin tarafı bulunması ve Avrupa Birliği'ne üyelik çabası bu yolda önemli ve vazgeçilmez kazanımlara neden olmuş bulunmaktadır.
Alanında iddialı bu kitap, titiz bir çalışmanın ürünüdür. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi içtihadı, yerli ve yabancı literatür oldukça iyi incelenmiş bulunmaktadır. Konunun anlatılması, eğitimi ve insan hakları bilincinin oluşturulması son derece önemlidir. Bir ders kitabı olarak bu çalışmanın üniversite öğrencileri, araştırmacılar, insan haklan avukatları, yargı mensupları, yöneticiler, güvenlik görevlileri, kamu görevlileri, politikacılar, karar alıcı makamlar ve her düzeyde uygulayıcılar için önemli bir rehber niteliğindedir.
Avrupa İnsan Hakları Hukuku isimli bu kitabın, genel anlamda milletlerarası kamu hukuku, milletlerarası insan hak ve hürriyetleri hukuku literatürüne, öncelikle Türkiye'de insan haklan, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanında farkındalık oluşturulumasında ve pozitif ilerlemeler sağlanmasında ciddî katkılar sağlayacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Mehmet Akif KÜTÜKÇÜ
Milletlerarası Hukuk Uzmanı
GİRİŞ
Avrupa İnsan Haklan Hukuku kitabının konusunu, esas itibarıyla, çoğun-Avrupa kıtasında 47 Avrupa Konseyi (AK) üyesi devlet bakımından îtıasyonal düzeyde yürürlükte bulunan insan haklan ve temel hürriyetlerinin korunması ve geliştirilmesine ilişkin hukuk sisteminin incelenmesi oluşturmaktadır.
Bu hukuk düzeninde, devletlerin değişen ve gelişen bireysel ve toplumsal ihtiyaçları karşılaması, öncelikle insana üst değer atfederek insan hak ve hürriyetlerini koruma ve gerçek anlamda yaşatmaları temelinde demokratik yönetimin tesisine bağlı görülmektedir. Bu amaçla, devlet bütün ihmal, eylem ve işlemlerine hukukun üstünlüğünü hâkim kılmakla yükümlüdür. Ayrıca, devlet yargı yetkisi alanında milletlerarası hukuku, özellikle tarafı bulunduğu milletlerarası insan haklan hukukunu tamamen etkin kılmakla yükümlüdür. Bunun için gerekli hukukî ve idarî bütün düzenlemeleri yapması, diğer bir ifadeyle, milletlerarası alanda üstlendiği yükümlülüklerini pratikte yerine getirmesi gerekmektedir.
Teknoloji, bilim, üretim ve tüketim gibi pek çok alanda hızlı küresel değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimler, kaçınılmaz şekilde siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel yapılara etkide bulunmaktadır. Dolayısıyla, bireysel veya toplumsal ihtiyaçlar ve talepler de çeşitlenerek artmaktadır. Bu itibarla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AÎHS)'nin etki alanı bundan istisna bulunmamakta; sürekli olarak hem derinleşmekte hem de genişlemektedir. Özellikle, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM)'nin iş yükü artmakta, yeni bireysel ihtiyaçlar ve toplumsal gereklilikler sonucu AİHS'ne Ek Protokoller'le sistem güncellen-mekte, dolayısıyla sistemde dinamizm sağlanmaktadır.
Bu anlamda, AİHS düzeninde temel değişiklikler öngören ve bir anlamda sistemde reform niteliği taşıyan 11 Nolu Protokol ile egemen devlet statüsünde bulunmayan, fakat "ulusüstü" bir örgüt olan Avrupa Birliği (AB)'nin kurumsal olarak AİHS'ne taraf olmasını mümkün kılan 14 Nolu Protokole işaret etmek gerekir. Zira, supranasyonal bir örgüt olan AB Lizbon Antlaşması'yla AİHS'ne taraf olma yükümlülüğünü üstlenmiş bulunmaktadır. Sonuçta, AİHS'ne taraf devletler ile AB, hukuk düzenleri ile politikalarını bu hukuka uygun şekilde tesis etmek ve yürütmekle yükümlü bulunmaktadır.
Bu çalışma, pek çok açıdan önem arzetmekle birlikte, bir bütün olarak insanlığın insan haklan mücadelesinin gelişimi ve günümüzdeki başarı düzeyini ortaya koyması bakımından önemli görülmektedir. Bilhassa, Türkiye'nin hem AK üyesi bulunması hem de AB'ne aday üye statüsünde bulunması konunun çalışılmasını daha da önemli kılmaktadır.
Bireyin kişi olarak tanınması, insan onuruna uygun şekilde yaşaması, top- > lumda eşit ve saygın kişilik bulması, siyasal otorite veya diğer kişilerle serbest ■ ilişkiler kurabilmesi mücadelesi insanlık tarihi boyunca hep var olmuştur. Güçlülerin egemen olduğu toplumlarda bu mücadele daha da çetin olmuştur.
Özellikle, Orta Çağ'dan beri insanlığın siyasal iktidarın sınırlandırılması çabalan, toplum sözleşmesi anlayışı, tabiî hukuk doktrini, liberalizm, Fransız ihtilâli ve anayasacılık gibi hareketler ve akımlar, insan ve insan hakları kavramlarına dayanmışlardır. Siyasal iktidarlar da bu gelişmeler doğrultusunda meşruluk zeminleri aramışlardır. Bu arayışta insanlığın ulaştığı en önemli siyasal meşruluk zemini, bireylere toplumsal hayatta etkin rol veren demokrasi, her kişi veya otorite karşısında hukukun üstünlüğü ve insan hak ve hürriyetlerinin güvencede bulunmasıdır.
İnsan haklan kavramı, bilhassa milletlerarası platformlarda siyasal bir boyuta çekilerek gerçek anlamından uzak kullanılabilmektedir. Milletlerarası siyasal olaylarda insan hakları kavramını anlamsızlaştıran, çoğunlukla çifte standartlı uygulamaları görmek mümkündür. Millî ve milletlerarası platformlarda ifade edilen politik değerlendirmeler bunu açıkça göstermektedir. Kimi zaman, çıkar kaygıları insan haklan ölçütleri önünde tutulabilmektedir. Bu durum, tabiatıyla milletlerarası ilişkilerde mevcut kural ve kurumların sorgulanmasına yol açmaktadır.
İnsan haklarının korunmasına ilişkin milletlerarası kurumlar da esasta insanî hassasiyetleri önplâna almakla birlikte kimi zaman siyasî kararlar alabilmektedirler. Bilhassa, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyesi kimi devletlerin muhtelif toplumların yönetici ve politikacılarının çıkarları olan ülkelerdeki insan hakları ihlâllerine kayıtsız kalması dünya kamuoyunda eleştirilmektedir. Bununla birlikte, insanın kişiliğine, düşünce ve inançlarına daha saygılı bir dünyaya doğru ilerleme devam etmektedir. Bu konuda, insan olma hassasiyeti taşıyan her kişi veya kuruluş, zulme ve hukuksuzluğa karşı tavır almaktadır.
Günümüzde insan hakları devletlerin içişleri olarak görülmemektedir. İnsan haklarının milletlerarası denetim mekanizmaları, insanlığın kollektif vicdanını ve evrensel hukuku temsil etmekte; insanın sırf insan olmaktan dolayı kazandığı vazgeçilemez hakları milletlerarası toplumun güvencesi altına almaktadır.' Bu anlamda, bir küreselleşme süreci yaşanmaktadır.
Bu süreçte buyurgan devlet yapılarının hukukun üstünlüğüne tâbi demokratik yapılara dönüşmesinde milletlerarası toplumun önemli katkısı olmuştur. İnsan için hukukun gelişmesinde "insancalık" ideali, bağımsız egemen olsun veya olmasın, milletlerarası toplumun bütün üyesi yönetimlere açık bulunmaktadır."
Türkiye, bu bağlamda yaşadığı pek çok dalgalanmaya rağmen, özellikle insan hakları alanındaki milletlerarası sözleşmelere taraf olmakla bu yönde önemli mesafe almıştır. Türkiye, bütün kurumlarıyla, yasama, yürütme ve yargı organlarıyla milletlerarası antlaşmalarla tâbi olduğu kurallara uymaya çalışmaktadır. Nihayet, Türkiye, milletlerarası denetim sistemlerine taraf olmakla, insan hak ve hürriyetlerine atfedilen önemi, ona saygı ve inancı vazgeçilemez bir ihtiyaç olarak ortaya koymaktadır.
Bu çalışmayla, Türkiye'de gerçek demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesisi ile işlevlerini tamamen ifa edebilmesi için olmazsa olmaz önşartı, insan hak ve hürriyetlerinin, ayrımsız ve istisnasız herkes için korunması, geliştirilmesi ve anlamlarına uygun şekilde gerçekleştirilmesinin temel gerekleri hem liteartür hem de yargı içtihatları incelenmek suretiyle sarih şekilde ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Türkiye, hem AK üyesi bulunması hem de tam üyelik için AB'yle müzakere sürecini yürütmesi itibarıyla adalet, hürriyet, güvenlik ve bilhassa insan hakları alanında temel ve birincil önemde yükümlülükler üstlenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin hukukî ve idarî düzenlemelerinin yapılmasında, politikalarının geliştirilmesinde ve yürütülmesinde güncel ve kapsamlı akademik çalışmalara olan ihtiyacının karşılanmasında bu çalışmadan önemli ölçüde katkı sağlaması beklenmektedir.
Türkiye, hem küresel düzeyde etki imkânı bulan BM'in başlıca belgelerine hem de bölgesine ilişkin belgelere taraf bulunmaktadır. Türkiye, başta BM olmak üzere milletlerarası kuruluşlara taraf olmakla milletlerarası insancıl hukukun, insan hak ve hürriyetlerinin küresel düzeyde korunması, milletlerarası barış, adalet ve güvenlik düzeninin tesisi adına pozitif çaba içinde bulunmaktadır. Türkiye, bilhassa AİHS hukuk sistemine taraf olmakla, bir taraftan, gelişen AİHM içtihadının gerektirdiği idari tedbirleri almakta ve hukukî düzenlemelerde bulunmaktadır. Diğer taraftan, Avrupa İnsan Haklan Hukuku (AİHH)'nun geliştirilmesi bağlamında hazırlanan Ek Protokoller'in yürürlüğe konulmasına katılmakla sistemin gelişimine de katkıda bulunmaktadır.
Nihayet, bu akademik çalışmayla insan hak ve hürriyetleri ihlâllerinin önlenmesi bakımından devlet işlevlerine her düzeyde rehberlik edilmesi amaçlanmaktadır. Zira, AİHM nezdinde yapılan başurular sonucunda yapılan ihlâl tespitlerinde, AİHS'ne taraf 47 devlet arasında, Rusya ile kıyaslanmadığı takdirde, Türkiye birinci sırada yer almaktadır.
Bu çalışma, sadece AİHH'nun değil, ayrıca milletlerarası insan haklan hukukuna ilişkin önemli gelişmeler ile temel belgelerinin incelenmesini kapsamaktadır. Zira, AİHH, milletlerarası kamu hukukunun, bilhassa bölgesel veya evrensel düzeyde etkin milletlerarası insan hakları hukukunun ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.
İnsan haklan alanında bugüne kadar yürürlüğe konulmuş sözleşmelerin en gelişmiş, dinamik ve etkin olanı, hiç şüphesiz AİHS'dir. Açıkça ifade etmek gerekir ki AİHS'nin bağlayıcı hukukî sistemi ve kurduğu kurumların içtihat ve uygulamaları, insan hak ve hürriyetlerinin taraf devletlerce bütün insanlar için eşit şekilde, korunması ve geliştirilmesine rehberlik etmektedir. Bu anlamda, AİHS, insan hakları ve temel hürriyetleri alanında Avrupa kamu düzeninin anayasal belgesi niteliğindedir.
AK'nin Avrupa kıtası için tesis ettiği insan haklan güvence sistemi günümüzde genişleyerek kimi Asya ülkelerini de kapsamaktadır. Bu güvence sistemi, bir taraftan, bizzat bir genişleme ve derinleşme süreci yaşamaktadır. Genişleme, hem AİHS "ne Ek Protokoller'le yeni hak ve yürriyetlerin tanımlanmasıyla hem de taraf devlet sayısının sürekli artmasıyla gerçekleşmektedir. Derinme ise, hem AİHS'nde düzenlenmiş bulunan hak ve hürriyetlere yeni hak ve iyetler eklenerek, hem de AİHM'nin çeşitli yorum ve muhakeme teknikle-'le koruma kapsamında bulunan hak ve hürriyetlere yüklenen güncel anlamla, S'ni yaşayan canlı bir belge olarak okuması ve içtihat hukuku oluşturma-rla gerçekleşmektedir. Bu şekilde oluşan AİHH, taraf devletlerin iç hukukları stünde supranasyonel düzeyde işlemektedir.
Diğer taraftan. AİHM'nin pozitif yorumuyla dinamik bir şekilde gelişen bu hukuk, taraf devletlerin yargı yetkisi alanında etkin olmaktadır. Taraf devletlerin yargı yetkisi alanı, sadece ülkesel değil, sınır ötesinde etkin kamu gücü kullandığı yerleri de kapsamaktadır. AİHM'nin bireye tanıdığı en üst önemden ve modern toplum gereklerini dikkate almasından dolayı, AİHH'nun iç hukuk sistemlerinde hâkim ölçüde etkinliği ve uygulanabilirliği devamlılık arz etmektedir. Nitekim, taraf devletler bu hukukun gereklerini kendilerine yine bu hukuk çerçevesinde tanınan takdir alanı (margin of appreciation) içinde pozitif şekilde yürütmektedirler. AK'nin AİHS insan haklan ve temel hürriyetlerini koruma ve geliştirme sistemiyle oluşturulan ve mütamadiyen geliştirilen Avrupa kamu düzeninin ifadesi AİHH, esas itibarıyla, AİHS (ve Ek Protokolleri) hükümleri ile bu hükümleri zamanın ruhuna uygun şekilde, küresel gelişme ve kazanımlara açık yaklaşımlarla okuyan AİHM'nin yargılama hukukunu kapsamaktadır.
Evrensel nitelikte insan hakları ve temel hürriyetlerinin Avrupa bölgesel düzeyinde etkin şekilde korunması ve geliştirilmesini amaçlayan AİHH, benzer hukuk düzenlerinden hem etkilenmekte hem de yararlanmaktadır. Bu etkileşim bağlamında, genel olarak insan hakları hukukunun daha iyi anlaşılabilmesi ba-j kınımdan insan hak ve hürriyetlerinin tarihi gelişimi, hukuken düzenlenmesi, korunması ve geliştirilmesi bakımından evrensel ve bölgesel güvence sistemlerinin incelenmesine yer verilmiştir.
Kitabın Birinci Bölümü'nde insan hakları kavramı, insan hak ve hürriyet-1 lerinin kapsamı, kökeni, tarihçesi genel olarak incelenmektedir. Bu itibarla, i tarihin çeşitli dönemlerinde bu kavramlara yüklenen anlam, atfedilen önem ve j bu kavramların anayasalara geçişi, milletlerarası nitelik kazanması gibi başlıca gelişmelere yer verilmektedir.
İkinci Bölüm'de, insan hak ve hürriyetlerinin milletlerarası düzeyde korunmasına ilişkin başlıca güvence sistemleri karşılaştırmalı bir yaklaşımla incelenmektedir. Bu sistemleri, BM evrensel düzeyde; AK, AB, Afrika Birliği ve I Amerikan Devletleri Örgütü (ADÖ) ise bölgesel düzeyde tesis etmiş bulunmaktadır. Bu bölümde, insan hak ve hürriyetlerinin milletlerarası düzeyde korunmasına ilişkin düzenlemelerin niteliği, etkisi ve etkinliği tartışılmaktadır. Zira, bütün bu sistemlerin oluşturduğu belgeler ve kurumlarının yorum ve uygulamaları milletlerarası insan hakları hukukunu oluşturmaktadır. Hiç şüphesiz, bu; hukuk evrensel düzeyde bir bütün olarak gelişmektedir.
Üçüncü Bölüm'de, genel olarak AİHS, ayırdedici özelliği, yer ve zaman ; yönünden kapsamı, bu kapsamın daraltılması esas ve usulleri sistemi incelenmektedir. Bu bölümde, AİHS (ve Ek Protokollerinde tanımlanarak hukukî güvenceye alınmış hak ve hürriyetler ile bunlar bakımından geçerli kurallara yer verilmektedir. Ayrıca, bu hak ve hürriyetler AİHS yargı kurumunun yüklediği geniş anlamla ele alınmaktadır.
Dördüncü Bölüm'de, AİHS'nin öngördüğü güvence mekanizması, diğer bir ifadeyle AİHM'nin kuruluşu ve işleyişi, yargılama yöntemi, yorum ve muhakemesi ile AİHM'ne kimler tarafından nasıl ve hangi şartlarla başvurulabileceği incelenmektedir. Bu bölümde, AK güvence sistemi gelişim süreci, esas itibarıyla, zaman bakımından ikiye ayrılarak, 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe giren 11 Nolu Protokol'den öncesi ve sonrası olmak üzere incelenmesi yoluna gidilmiştir. Diğer bir ifadeyle, sadece yürürlükteki sisteme değil, ayrıca 11 Nolu Protokol'den önceki Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (AİHK) ve Avrupa İnsan Haklan Divanı (AİHD) şeklindeki ikili denetim mekanizması ile siyasî nitelikteki AK Bakanlar Komitesi'ne yargısal nitelikte karar alma imkânı veren mekanizmaya da yer verilmiştir. AİHS güvence sisteminin dinamizminin açık şekilde görülebilmesi, daha iyi anlaşılması bakımından bu karşılaştırmalı yaklaşıra tercih edilmiştir.
11 Nolu Protokol'den önceki zaman itibarıyla, AİHS'nin yargısal kurumu olan AİHD, tam gün esasıyla çalışmamış ve çalışmasının devamlılık arz etmemiş olmasıyla birlikte, yargı işlevi bakımından AİHM ile özde bir farklılığı bulunmamaktadır. Ancak, 11 Nolu Protokol'le yapılan reformla, bu kurumun tam gün esasıyla ve devamlı olarak çalışması sağlanmıştır. Bu bakımdan AİHM, hem AİHK'nun hem de AİHD'nm işlevini üstlenmiş bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, AİHK ve AİHD değiştirilmemiş kurumsal olarak tamamen sona erdirilmiştir. Bu düzende AK Bakanlar Komitesi'nin yargısal kararlar alabilme yetkisi de sona erdirilmiştir.
11 Nolu Protokolce, denetim sisteminde önemli şeklî yenilikler yapılmakla birlikte, esasa ilişkin hükümler sonraki sistem bakımından çoğunlukla geçerli bulunmaktadır. Bu bakımdan, AİHD'nm yargılama yöntemleri, yargılama hukukunun niteliği gelişerek devam etmektedir. Bireysel başvurular, daha önce AİHK'na yapılabilirken, yeni sistemde doğrudan AİHM'ne yapılabilmektedir. Daha da önemlisi, AİHK'na bireysel başvuruların yapılması ile AİHD'nın zorunlu yargı yetkisinin tanınması taraf devletlerin tercihinde olmaktan çıkarılmıştır. Yeni sistemde, AİHM'ne bireysel başvuru ve AİHM'nin zorunlu yargı yetkisi, AİHS'ne taraf devletler bakımından kendiliğinden işlemektedir.
Ayrıca, 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giren 14 Nolu Protokol'le de AİHS denetim sisteminde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler, Dördüncü Bölüm'de yürürlükteki sisteme işlenmiştir. 24 Haziran 2013 tarihinde imzaya açılmış bulunan 15 Nolu Protokol ile 2 Ekim 2013 tarihinde imzaya açılmış bulunan 16 Nolu Protokollerle öngörülen düzenlemeler de konulan bakımından işlenmiştir. Bütün bu değişiklikler, AİHS güvence sisteminin dinamik, etkin ve güncel şekilde işlevselleştirilmesini amaçlamaktadır.
Beşinci Bölüm'de ise, milletlerarası antlaşmaların genel olarak iç hukuk düzenlerinde, özellikle Türk hukukundaki yeri, değeri ve etkisi, AİHS'nin milletlerarası antlaşma niteliği incelenmektedir. Bu bölümde, ayrıca, AİHH'nun Türk iç hukuku, idarî düzenlemeleri, uygulamaları ve politikalarının şekillendirilmesinde görülen etkisi ile Türkiye'nin bu alandaki uyum için esas itibarıyla yargı, yürütme ve yasama alanındaki kimi faaliyetleri konu edilmiş bulunmaktadır.
Genel olarak milletlerarası antlaşmaların Türk iç hukukundaki yeri ve < geri anayasal düzeyde belirlenmiştir. Buna göre, Türkiye'nin tarafı bulunduğa "milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasayı aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine" başvurulamamaktadır (Anayasa m 90).
7 Mayıs 2004 tarih ve 5170 sayılı Kanun'la Anayasa'nm 90. maddesi; niden düzenlenerek, "temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası antlaşmak ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilece uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" hükmüne verilmiştir. Bu düzenlemeyle, milletlerarası insan hakları hukukuna ilişk belgelerin iç hukuktaki yeri ve değeri özellikle açıklığa kavuşturulmuştur.
Şu hâlde, Anayasa'nm 90. maddesi hükmünün iki ayrı sonucuna işa edilebilir.
Birinci sonuç, genel hüküm niteliğindedir. Türkiye'nin tarafı buluduğu milletlerarası antlaşmalar, Türk pozitif hukukunda kanun kuvvetindedirkj
dolayısıyla doğrudan hüküm ve sonuç ifade etmektedirler. Diğer bir ifadeyi^ milletlerarası antlaşmalar ile kanunlar, hukukî etki bakımından eşit durumdadırlar.
İkinci sonuç ise, norm çatışmasına ilişkindir. Herhangi bir norm çatışmas hâlinde, temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası antlaşma hükümlerine i|e hukuk normu karşısında üstünlük tanınmaktadır (Anayasa m. 90/5).
AK'nin bölgesel düzeyde kurduğu supranasyonal hukuk sisteminin gelil simi gözönünde bulundurulduğunda, sistemin dinamik bir şekilde gelişen karakl teri açıkça görülebilir. Bu dinamizm, etkileşim içinde bulunan başlıca iki boyut-1 ta gerçekleşmektedir. Birinci boyut, AİHS ile kurulan yargısal kurum| AİHM'nin başarılı ve etkin yargılama niteliğidir. Bu başarı, temelde AİHM'nin AİHS'ni zamanın ruhuna uygun surette okuması ve yorumlamasından kaynaklanmaktadır. AİHM, AİHS'ni yorumlarken yapıldığı zamandaki şartlan yansı-] tan statik bir belge olamayacağını; bireyin ve modern Avrupa toplumlarının değişen ihtiyaçlarına cevap verebilir olması gerektiğini değerlendirmektedir!
Burada bireye bireysel karakteristik özellikleri itibarıyla en üst düzeyde önem| atfedilmektedir. Bu suretledir ki AİHM yargılaması millî düzeyde iradî olara kabul görmekte, iç hukuk düzenlemelerine yol göstermektedir.
İkinci boyut. AİHS hukuk sistemine tâbi devletlerin hem AİHM'nin rehberliğinden yararlanması hem de içtihadı gereği iç hukukunda reformlar yapmasından, politika ve uygulamalarını bu yönde şekillendirmesinden kaynaklanmaktadır. Şüphesiz, taraf devletlerin AİHH'na inanç ve güvenleri sistemin geliştirilmesine ve etkin işleyişine yaptıkları sürekli katkılardır. Değişen ihtiyaçlara cevap verebilirliei bakımından sistemin kapasitesinin geliştirilmesinde etkin olan Ek Protokoller, taraf devletlerin bu yöndeki iradelerinin ve desteklerinin belirgin ifadesidir. Nitekim, söz konusu Ek Protokoller'le hem başlangıçta koruma altına alınan insan hak ve hürriyetlerinin kapsamı genişletilmekte hem de sistemin dinamik işlevselliği sağlanmaktadır.
Bu kitapta, yöntem olarak, bir taraftan, Milletlerarası İnsan Hakları Hu-kuku'nun belge ve kurumlan; diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri kendi içerisinde zaman ve konu bakımından karşılaştırmalı şekilde, tercihan 11 Nolu Protokol öncesi ve sonrası ayrımı yapılarak incelenmektedir. Ayrıca, 14 Nolu Protokol'le yürürlüğe konulan önemli değişiklikler ile 15 ve 16 Nolu Protokoller'le öngörülen düzenlemelere de nitelikli yer verilmiştir.
Bu kitapta atıf yapılan AİHK ve AİHM kararlan doğrudan AİHM'nin web sitesinden özenle seçilerek çalışılmıştır. Bu bağlamda, eski sistemde AİHK tarafından verilen kararlara doğrudan AİHK kararı şeklinde atıfta bulunulmuştur. Keza, eski sistemde yer alan AİHD kararlarına, yeni sistemdeki AİHM kararı şeklinde atıfta bulunulmuştur. Çünkü, AİHD yargılaması niteliği bakımından AİHM yargılamasından farklı bulunmamaktadır.
Kitaba ek olarak, AİHS hukukî rejimine ilişkin yürürlükte bulunan belgelerin Türkçe metinleri verilmiştir. Ayrıca, AİHM'ne başvurmak isteyen kişilere, AİHM tarafından verilen bilgi ve başvuru formu örnekleri eklenmiştir.