Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Mayıs (0)      Nisan (73)      Mart (140)      Şubat (116)

Anonim Şirketlerde Denetçi Sorumluluğunun Sınırlanması

Anonim Şirketlerde Denetçi Sorumluluğunun Sınırlanması



Sayfa Sayısı
:  
286
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2012
ISBN NO
:  
9789754646245

150,00 TL











GİRİŞ Türk hukukunda anonim şirketlerin denetimi gittikçe önemi artan bir konuma haizdir. Denetimden kaynaklanan sorumluluğa ilişkin ola¬rak 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TK), Türk Ticaret Kanunu (TTK), Sermaye Piyasası Kanunu (SerPK) ve Bankacılık Kanununda konuya ilişkin hükümler öngörülmüştür. TK hükümlerine göre, denetçi/denetçiler anonim şirketin zorunlu organlarından biridir. Kanunda bir kişinin denetçi seçilebilmesi için gerekli herhangi bir özellik aranmamış, kimin denetçi olarak atanacağı tamamen genel kurulun takdirine bırakılmıştır. Ayrıca, denetçilerin seçilme yeterliliğine ilişkin herhangi bir özellik aranmamıştır. 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununda bulunduğu şekliyle denetim kurumu işlevselliğini tamamen yitirmiş, şekli bir yapıya bürünmüştür. Genel kurul çoğunluğunun hem yönetim kurulu üyelerini hem denetçileri seçmesi doğal olarak menfaat birliği ortaya çıkarmış ve bu durum de¬netimden beklenen işlevin ortaya çıkmasına engel olmuştur. Bu ne¬denle TTK ile birlikte mevcut denetim sisteminden vazgeçilmiştir. Dolayısıyla mevcut denetçilere tanınmış görev ve yetkilerin birçoğun¬da önemli değişiklikler olmuştur1. Denetçilerin sorumluluğu ise TK m. 359 da düzenlenmiştir. Bu hük¬me göre denetçiler, kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesuldürler. Sermaye Piyasası Kanunu m. 16/IV′de de bağımsız denetim kuru¬luşlarının hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre, ba¬ğımsız denetleme kuruluşları, denetledikleri mali tablo ve raporlara ilişkin olarak hazırladıkları raporlardaki yanlış ve yanıltıcı bilgi ve kanaatler nedeniyle doğabilecek zararlardan hukuken sorumlu tutul¬muşlardır2. Bankacılık Kanunu da konuya ilişkin bir düzenleme öngörmüştür. Buna göre, bağımsız denetim kuruluşları, Bankacılık Kanunu uyarınca yaptıkları faaliyetler dolayısıyla üçüncü kişilere verdikleri zararlardan dolayı sorumludurlar (Bankacılık Kanunu m. 33/1). Bu çalışmada esasen denetçi sorumluluğu ele alınmamıştır. Denet¬çi sorumluluğu TTK m. 554′de düzenlenmiştir. Buna göre, denetçiler şirketin ve şirketler topluluğunun yılsonu ve konsolide finansal tablo¬larını, raporlarını, hesaplarını denetleyen denetçi... kanunî görevleri¬nin yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirke¬te hem de paysahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumludur3. Kusuru iddia eden kişinin bunu ispatlaması gerekir. Denetçilerin sorumluluğunu düzenleyen bu hükümlerin hiçbirinde sorumluluğun sınırlanmasına ilişkin özel bir düzenlemeye yer veril¬memiştir. Denetçi sorumluluğunun sınırlanması ilk kez Türk Ticaret Kanunu ile Türk hukukuna girmiştir4. SerPK ve Bankacılık Kanunun¬da sorumluluğun sınırlanması bir tarafa, örneğin Bankacılık Kanunu m. 110′a göre, belirli şartların gerçekleşmesi halinde denetçilerin şahsi iflaslarına gidilebileceği öngörülmüştür. Aynı şekilde SerPK m. 39′a göre sermaye piyasası kurumu sayılan bağımsız denetim kurumlan, yine belirli şartların gerçekleşmesi halinde şahsi iflaslarının istenmesi mümkündür (TTK m. 46/I/k). Bunun dışında SerPK m. 47 hükmüne göre denetçilerin cezai sonuçlarla karşılaşması mümkündür (SerPK 47/A/l). Denetçilerin sorumluluğu bakımından geleneksel olarak pek çok ülkede denetçi sorumluluğu sınırsız olduğu gibi aynı zamanda müte¬selsil sorumluluk şeklinde düzenlenmiştir. Başta bağımsız denetim şirketleri olmak üzere bu konuda çalışan pek çok kişi müteselsil so¬rumluluğun bağımsız denetim şirketlerini ortadan kaldırabileceğini,bunun piyasa üzerinde de pek çok olumsuz etkisinin olabileceğini ileri sürmektedirler5. Bu görüşler doğrultusunda gerek AB gerek AB üyesi ülkeler ve nihayet Türk hukukunda da denetçi sorumluluğunun sınır¬lanmasına ilişkin özel hükümler öngörülmüş bulunmaktadır. Küreselleşen dünya da şirketlerin denetimi önemli bir konu haline gelmiştir. Denetim olgusu bu küreselleşme karşısında iç hukukta tek başına ele alınabilecek bir konu olmaktan da çıkmıştır. AB′nin en çok üzerinde durduğu konuların başında denetleme ve denetçiler gelmek¬tedir. Bu alandaki son gelişme denetçinin denetlenmesi ile denetçinin müşterisine başka hizmet verememesidir. AB, denetçilere ilişkin ola¬rak 1996 yılında düzenlediği bir konferanstan başlayarak 2008 yılına kadar pek çok çalışma yapmış ya da yaptırmıştır. Komisyon, denetçi sorumluluğunun sınırlanmasına ilişkin bir Tavsiyeyi6 09.06.2008 tari¬hinde çıkarmış ve bu tarihten itibaren muhtemelen küresel ekonomik krizin de etkisiyle denetçi sorumluluğuna ilişkin çalışmalarda bir du¬raklama dönemine girilmiştir. Türk Ticaret Kanunu ile birlikte anonim şirketlerin denetiminde de yeni bir dönem başlamıştır. Yeni dönemdeki denetimin adı bağımsız denetimdir7. Anonim şirketin bir iç organı olarak denetçinin yapacağı görevleri bağımsız denetçiler yerine getirecektir. Bu düzen ile aynı zamanda şirketin defterlerini, tablolarını ya da raporlarım yasal olarak inceleme imkânına sahip olmayan kişilerin yerine denetim işini şirket dışından bağımsız denetçiler üstlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu kişilerin şirket hesaplarını inceleme yetkileri ya hiç yoktur veya çok sınırlıdır. Bu kişiler; pay sahipleri, şirket alacaklıları, işçiler, şirketle iş yapmayı planlayan yatırımcılar ya da belirli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra herkesi bu kapsamda ele almak mümkündür. Bağımsız denetim Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girinceye kadar bankacılık ve sermaye piyasası gibi sınırlı bir alana özgü iken yeni TTK ile birlikte bundan böyle sermaye şirketlerinin tümü bağımsız denetime tabi tutulmuştur. Bağımsız denetimde denetçiler her şeyden önce şirketin bir organı değildir. Türk Ticaret Kanunu′na göre anonim şirketin zorunlu organ¬ları genel kurul ile yönetim kuruludur. Doktrindeki görüşlerin de genel olarak bu yönde olduğunu belirtmek mümkündür8. Dolayısıyla bağım¬sız denetim ele alınırken 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu′nda denet¬çi/denetim kuruluna tanınan haklar ve yükümlülüklerin aynısını ba¬ğımsız denetçilerden beklemek mümkün değildir. Kaynak Alman9 ve İsviçre hukukları açısından konuya bakıldığında farklı düzenlemelerin olduğu göze çarpmaktadır. Alman hukukuna göre denetçiler (AbschluBprüfers) şirketin zorunlu bir organı değildir. Denetçilerin şirketin organı olarak düzenlenmesi onların denetim faaliyetin dürüst ve tarafsız bir şekilde yapma (Alm. TK m. 319/1) yükümlülüğüne ay¬kırı kabul edilmektedir. Burada denetçiler dışarıdan ortaklık adma belirli bir iş için faaliyette bulunmaktadırlar, bunlar ortaklık adına irade açıklamasında bulunabilecek kimseler değildir10. Buna karşın İsviçre hukukunda denetim organı (Revisionsstelle)11 bağımsız bir organ olup genel kurul tarafından seçilir (İBK m. 727 vd)12. İngiliz hukukunda da konu açık değildir13. Türk hukuku bakımından konu ele alındığında denetçilerin bir organ olarak düzenlenmediği sonucunu çıkarmak mümkündür14. Anonim şirketlerin denetimi bakımından bağımsız denetim kabul edilmekle birlikte iç denetimden de büsbütün vazgeçilmiş değildir. Hatta denetçilerin (bağımsız) denetim faaliyeti kapsamına iç denetim de girmektedir (TTK m. 398/1). TTK m. 366/I′e göre, yönetim kurulu iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabi¬leceği komite ya da komisyonlar kurabilir. Denetçiler bir bütün olarak muhasebeyi denetlemelerinin yanı sıra yönetim tarafından kurulmuş olan iç denetimi de denetlemekle yükümlüdür. Yönetim kurulu tara¬fından kurulan iç denetim büyük ölçüde muhasebe iç denetimidir. An¬cak iç denetim, muhasebeyi de kapsamakla birlikte ondan daha kap¬samlı bir durumu ifade etmektedir. Nitekim gerekçede iç denetim ile kastedilenin şirket içindeki çeşitli komiteler olduğu, özellikle halka açık şirketlerde denetim komitesi veya müfettişler aracılığıyla yapılan veya holdinglerde bütün topluluğu kapsar şekilde yapılan denetimler olduğu, ancak denetçilerin iç denetimi denetlemelerinin sınırının ulus¬lar arası denetim standartlarında yer alacağı ifade edilmiştir15. TTK m. 375′in gerekçesine göre, finansal denetim düzeninin ku¬rulması, şirketin iş ve işlemlerinin denetlenmesine ilişkin bir "iç-denetim" sisteminin ve bunu yapacak örgütün (bölümün) gösterilme¬sidir. Şirket hangi büyüklükte olursa olsun şirkete, muhasebeden tamamen bağımsız, uzmanlardan oluşan, etkin bir iç-denetim örgütüne gereksinim vardır. Bir anonim şirketin denetimi sadece bir bağımsız dış denetim kuruluşuna bırakılamaz. Bir bağımsız denetim kuruluşu¬nun onlarca, hatta yüzlerce müşterisi vardır; onlara birçok hizmet sunmaktadır. Bağımsız denetim kuruluşları, her müşterisini içerden ve yakından izleyemez. Finansal denetim, bir anlamda "teftiş kurulu"nun yaptığı denetimdir. Finansal denetim iş ve işlemlerin iç denetimi ya¬nında, şirketin finansal kaynaklarının, bunların kullanılması şeklinin, durumunun, likiditesinin denetimini ve izlenmesini de içerir. Finansal denetim kurumsal yönetim kurallarının gereğidir. Kurumsal yönetim (corporate governance) ilkeleri, borsada işlem gören anonim şirketlerde, paysahipleri başta olmak üzere, tüm ilgilile¬rin menfaatlerini ideal düzeyde korumaya yönelmiş yeni bir kurallar sistemi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak zamanla diğer anonim şirketle¬re ve tüm işletmelere hatta yönetim ve denetim olduğu her kuruluşta uygulanabilecek bir yaygınlığa ulaşmıştır. Anılan kuralların temelleri ise şeffaflık, iyi ve hesabı verilebilir bir yönetim ve etkili bir iç ve dış denetimdir. Diğer bir ifade ile kurumsal yönetim dört taşıyıcı kolon üzerine oturur: Şeffaflık, âdillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk. Bu bağlamda kurumsal yönetim ilkelerinin dış denetim ile de doğru¬dan bağlantısı bulunmaktadır. TTK′nun genel gerekçesinde kurumsal yönetim ilkelerinin denetime ilişkin yansımalarını, "bağımsızlık, taraf¬sızlık, uluslararası standartta denetim, denetçinin müşterisine dene¬timden başka hizmet verememesi, danışmanlık yapamaması; aynı müşteriye aynı denetçi takımı ile denetim hizmeti sunulmaması, yöne¬tim kurulunun yıllık raporunun denetim kapsamında olması, riskin teşhisi ve iç denetim düzeninin standartlara uyup uymadığının deneti¬mi" şeklinde sıralamıştır. Dolayısıyla finansal tabloların uzman, ba¬ğımsız ve tarafsız denetçilerce, uluslararası standartlara göre denetlen¬mesi gerekir. Bu nedenle yeni TTK ile birlikte kurumsal yönetim ilkele¬rinin denetime bakan yönünün gereği yerine getirilmiş olmaktadır16. Çalışmanın adında sadece (hesap, olağan17) denetçi ibaresi geç¬mekle birlikte sorumluluğun sınırlanması sadece denetçiler ile sınırlı bir konu değildir. Bunun dışında işlem denetçileri ve özel denetçiler bakımından da TTK m. 404′de yer alan koşulların karşılanması halin¬de onlar bakımından da sorumluluğun sınırlanması mümkündür. Do¬layısıyla çalışmanın adında sadece denetçilere yer verilmekle birlikte çalışmada belirtilen esaslar, niteliklerine uygun düştüğü ölçüde özel denetçi ve işlem denetçisi bakımından da geçerlidir. Zira TTK m. 404 düzenleyiş şekli itibariyle aralarında herhangi bir fark gözetmemiştir. Bunun dışında Türk Ticaret Kanununda sadece denetçi ibaresine yer verilmiştir. Denetçi alt kategorilere ayrılmadığı gibi özellikle de¬netimin bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması halinde denetimi yapacak denetçilerin niteliği, sayısı, kısaca ekibin özellikleri belirtilmemiştir. Ayrıca, bunların ikincil düzenlemelere bırakılmış olmasının da isabetli olduğunun belirtilmesi gerekir. Nitekim bağımsız denetimin uygulandığı sermaye piyasasında da uygulama bu şekilde¬dir. Sermaye Piyasası Kurulunun bağımsız denetime ilişkin çıkarmış olduğu Tebliğde denetçilerin alabilecekler unvanları kıdem sırasına göre; sorumlu ortak baş denetçi, baş denetçi, kıdemli denetçi, denetçi, denetçi yardımcısı olarak belirlenmiştir. Muhtemelen denetçilere iliş¬kin idari yapı teşekkül ettikten sonra ikincil düzenlemeler ile benzer hükümlerin öngörülmesi beklenmektedir. Çalışmanın özünü Türk Ticaret Kanunun 404. maddesi oluştur¬maktadır. Ancak doğal olarak bu hükümle bağlantılı pek çok düzen¬lemeye de yer verilmiştir. Bu bağlamda özellikle Sermaye Piyasası Kurulunun çıkarmış olduğu Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğine (Seri: X, No: 22) değinmek gerekir. TTK m. 397 hükmüne göre, anonim şirketin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından, uluslararası denetim standartla¬rıyla uyumlu18 Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir. Dola¬yısıyla Türk Ticaret Kanununda öngörülen denetim için geçici 3. maddede öngörülen kurum tarafından uluslar arası denetim standartla¬rı ile uyumlu standartlar belirlenecektir. Sermaye Piyasası Kurulu ise biraz önce anılan Tebliğin Ekin de (Ek 1) Tebliğ Kısımları ve Karşılık Gelen Uluslar arası Bağımsız Denetim Standartlarına ilişkin bir tablo sunulmuştur. Dolayısıyla TTK ile uygulanması öngörülen uluslar arası denetim standartları Sermaye Piyasası Kurulu tarafından halen serma¬ye piyasasında uygulandığını belirtmek yanlış olmayacaktır. TTK Ge¬çici 3. maddede öngörülen Kurumun kabul edeceği denetim standart¬larının Seri X, No: 22 Tebliğinde yer alan standartlar ile aynı olacağı¬nın beklenmesi nedeniyle ilgili hükümlere yer verilmiştir. Denetçilerin denetim görevini Türk Ticaret Kanununa uygun ola¬rak yerine getirmeleri gerekir. Bu yükümlülüklerini yerine getirmeme¬leri halinde hukuki sorumlulukları söz konusu olacaktır. Ancak TTK denetçilerin cezai sorumluluklarını yerine getirmemesi halinde cezai sorumluluğa ilişkin bir düzenleme öngörmüş değildir19. Diğer kişilerin sır saklama yükümlülüğünü düzenleyen TTK m. 527 hükmü, anonim şirketler için uygulanmasının yanı sıra aynı hüküm TTK m. 610 hük¬münün atfı nedeniyle limited şirketlere de uygulanır20. Ancak TTK m. 562/VII hükmü dolayısıyla TCK m. 239 sadece anonim şirketlere uy¬gulanabilir21. Limited şirketlere ilişkin olarak Türk Ticaret Kanunu atıfta bulunmamıştır. Nitekim TTK m. 527′nin gerekçesinde de ceza hükmünün sadece anonim şirketler için öngörülmesi nedeniyle limited şirketlere uygulanmayacağı vurgulanmıştır22. Burada terminoloji konusuna da değinmek gerekir. Çalışmanın adı "Anonim Şirketlerde Denetçi Sorumluluğunun Sınırlanması"dır. Ön¬celikle, Türk Ticaret Kanunu bağımsız denetimi anonim şirketler ile sınırlı tutmamıştır. Anonim şirketlerin yanı sıra limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler de bağımsız denetim dolayısıyla TTK m. 404′e tabidirler. Bu nedenle anonim şirket tabiri yerine "ser¬maye şirketleri" denilmesi daha kapsayıcı olabilirdi. Ancak hukuku¬muzda söz konusu terim TTK ile birlikte yasal bir terim olmakla bir¬likte yaygın kullanımının bulunmaması nedeniyle tercih edilmemiştir. İkincisi ortaklık tabiri yerine, ortaklık ile birlikte yasal terim olması ve ifade kolaylığı nedeniyle şirket terimi kullanılmıştır. Üçüncüsü ve en önemlisi ise "sorumluluğun sınırlanması" tabirinin çalışmayı bütünüy¬le kapsamadığı ve çalışmanın bütünü içinde sınırlı bir konu olarak kaldığı akla gelebilir ve yazar da bunun farkındadır. Bununla birlikte sorumluluğu genel olarak düzenleyen TTK m. 554 hükmü göz önüne alındığında TTK m. 404 ile ilgili bir çalışmayı "sorumluluğun sınır¬lanması" tabirinin amacı daha iyi ifade ettiği düşünülmüştür. Bunun dışında şu hususun da belirtilmesi gerekir. TTK m. 404 denetçinin sır saklamadan doğan sorumluluğunu düzenlemektedir. Bununla birlikte hükmü ifade etmek bakımından "davranış" sözcüğünün de kullanıl¬ması tercih edilmiş ve "davranış" sözcüğünün ise dürüstlüğü, tarafsız¬lığı ve şirket sırrına bağlılığı ifade ettiği belirtilmiştir. Dolayısıyla hem denetimin dürüst ve tarafsız bir şekilde yapılması hem de sır saklama yükümlülüğünü ifade etmesi bakımından çalışmada bazen "davranış" kelimesi de kullanılmıştır. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sınırlanma nedenleri ikinci bölümde ise sınırlamanın sonuçlan üzerinde durula¬caktır. Birinci bölümde sınırlanma nedenlerinden ilk olarak sır sakla¬ma yükümlülüğü ayrıntılı olarak ele alınacak, ikinci olarak da deneti¬min dürüst ve tarafsız bir şekilde yapılması incelenecektir. İkinci bölümde ise davranış yükümlülüğünü ihlalin sonuçlan ele alınmaktadır. Davranış yükümlülüğünün ihlal edilmesinin en önemli sonucu tazminat davasının açılabilmesidir. Bu bölümde de esasen tazminat davası incelenmiştir. Bu çerçevede tazminat davasının şartla¬rı, tarafları, sorumluluğun mukayeseli hukuk ve Türk hukuku bakı¬mından sınırlanması, sorumluluğun niteliği, görevli ve yetkili mahke¬me ile zamanaşımı konuları ele alınmıştır. Çalışma sonuç kısmı ile tamamlanmaktadır. ÖNSÖZ Anonim Şirketlerde Denetçi Sorumluluğunun Sınırlanması başlığını taşı¬yan bu çalışma, doçentlik başvurusu kapsamında "özgün bilimsel bir kitap" olarak hazırlanmıştır. Doçentlik başvurusu uygulamasında, çalışmanın ya¬yımı başvuru öncesi gerçekleştiğinden, jürinin eleştiri ve önerilerini teze yansıtmak maalesef mümkün olmamıştır. Sanırım bir çalışmada en hoş duygu işin sonunda bu önsözü yazmaktır. Bir işe başlamak onun yarısıdır özdeyişinde olduğu gibi doçentlik başvurusu için gerekli olan konuyu tespit edip işe koyulmak epey bir zaman almıştır. Bu süre zarfında dostluğun bir gereği olarak sorulan ne zaman başvuruyor¬sun? Ya da mutlaka şu dönemdeki başvuruya yetiştirmelisin şeklindeki soru¬lara, temennilere en azından bu aşamaya gelmek itibariyle bir cevap vermiş oluyorum. Kendilerine ilgileri için teşekkür ederim. Bu süreçte konu tespitinden, yazılmasına ve başvurunun yapılmasına ka¬dar desteğini ve teşvikini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. Lisans eği¬timinden başlayarak gerek yüksek lisansta gerekse doktora döneminde ken¬dilerinden çok şey öğrendiğim hocalanma teşekkür ederim. Özellikle yüksek lisanstan başlayarak akademik hayatımın bugüne kadarki hemen her aşama¬sında katkıları olan ve kendilerinden ders aldığım Saygıdeğer hocalarım Prof. Dr. Sami Karahan′a, Prof. Dr. Şükrü Yıldız′a, Doç. Dr. İbrahim Arslan′a en içten şükranlarımı sunarım. Ayrıca bu süreçteki tüm destek ve teşvikleri için Prof. Dr. Fatih Usan, Prof. Dr. Cemil Kaya, Doç. Dr. Tahir Saraç′a, Doç. Dr. Şafak Narbay′a te¬şekkür ederim. Özellikle bu çalışmayı çok kısa bir zamanda okuyan Doç. Dr. İbrahim Özbay′a ve Yrd. Doç. Dr. Aytekin Çelik′e de teşekkür ederim. Akademik bir çalışma büyük ölçüde kişinin kendi çabasının bir üründür. Ancak bu çabanın gerekli şekilde sonuç verebilmesi, içinde bulunduğunuz ortamın elverişli olmasına bağlıdır. Bu anlamda Fakültemizde huzurlu bir çalışma ortamının sağlanmasında, emeği geçen Fakülte yönetimine ve men¬suplarına içtenlikle teşekkür ederim. Ticaret hukuku kürsüsünde akademik tartışma/müzakere ortamının oluşması, kürsünün uyumu, işbirliği ve özellik¬le bu çalışmaya katkısı nedeniyle arkadaşım Yrd. Doç. Dr Halit Aker′e ve araştırma görevlisi Sevgi Bozkurt Yaşar′a da teşekkürlerimi belirtmek iste¬rim. Umarım bu uyum başladığı şekilde hep böyle devam eder. Bunun dışın¬da hukuk fakültesinde ders anlatma zevkini bana bir yıl boyunca yaşatan ve kitabın yayınlandığı dönemde son sınıfta okuyan ve ilk mezunlarımız olacak olan sessiz öğrencilerime hem teşekkür eder, hem başarılar dilerim. Akademik bir çalışmada şüphesiz en çok zahmeti çeken size en yakın ai¬le bireylerinizdir. Bu çerçevede eşim ve çocuklarımın anlayış ve sabırları her türlü takdirin fevkindedir. Kendilerine teşekkür ediyorum. Ayıramadığım zamanlan gelecekte telafi edebilmeyi umut ediyorum. Annemin, genç bir arkadaşın doçent olduğunu görünce bu işe odaklanmamı ve sürecin bitmesi gerektiği noktasındaki kararlılığının gerçek anlamda bir etkisinin olduğunu belirtmek isterim. Anne ve babama tüm emekleri için teşekkür ederim. Tezin yayınlanmasında emeği geçen ve yayını titizlikle gerçekleştiren başta Sayın Muharrem Başer olmak üzere Yetkin Yaymevi′nin değerli yöne¬tici ve çalışanlarına da teşekkürlerimi belirtmek istiyorum. Dr. Zekeriyya ARI Ekim 2011 Bursa İÇİNDEKİLER BİRINGI BOLÜM DENETÇİ SORUMLULUĞUNUN SINIRLANMA NEDENLERİ I. SIR SAKLAMA 23 A. Sır Saklama ile İlgili Diğer Düzenlemeler 24 1. Özel Denetçinin Sır Saklama Yükümlülüğü 24 2. Diğer Kişilerin Sır Saklama Yükümlülüğü 25 B. HUKUKİ DAYANAĞI 29 C. SIR KAVRAMI 40 D. SIRRIN UNSURLARI 44 1. Bilginin Gizli Olması 45 2. Şirketin Gizli Tutma İradesi 49 3. Şirketin Haklı Menfaatinin Bulunması 50 4. Bilginin İş ve İşletmenin Denetimi ile İlgili Olması 56 E. SIRRIN ÇEŞİTLERİ 60 1. Ticari Sır 63 2. Mesleki Sır 67 3. İş ve İşletme Sim 69 F. SIRRIN AÇIKLANMASI 75 1. Sırrın İzinle Açıklanması 75 2. Özel Denetçiye Bilgi Verme Yükümlülüğü 82 3. Saklama Yükümlülüğü Kapsamında Olmayan Bilgiler 85 II. DENETİMİ DÜRÜST VE TARAFSIZ BİR ŞEKİLDE YAPMA ...101 A. DENETİMİN DÜRÜST BİR ŞEKİLDE YAPILMASI 103 B. DENETİMİN TARAFSIZ BİR ŞEKİLDE YAPILMASI 118 1. Tarafsızlık Kavramı 118 2. Tarafsızlık ve Bağımsızlık Arasındaki İlişki 121 a. Genel Olarak 121 b. Bağımsızlığı Ortadan Kaldıran Haller 129 aa. Ortaklık ilişkisi 129 bb. İşveren/Çalışan İlişkisi 130 cc. Diğer İş İlişkileri 131 dd. Ekonomik Bağımlılık/Gelir ilişkisi 132 ee. Yakınlık Durumu 132 ff. Rotasyon 133 gg. Başka Faaliyet Yasağı 133 III. DAVRANIŞ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN SÜRESİ 134 IV. DAVRANIŞ YÜKÜMLÜSÜ 138 V. DAVRANIŞ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN MUHATABI 145 İKİNCİ BÖLÜM DAVRANIŞ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ İHLALİN SONUÇLARI I. GENEL OLARAK 149 II. TAZMİNAT DAVASI 153 A. TAZMİNAT DAVASININ ŞARTLARI 153 1. Hukuka Aykırılık 154 2. Kusur 162 3. Zarar 166 4. İlliyet Bağı 171 B. TAZMİNAT DAVASININ TARAFLARI 172 1. Davacı 172 2. Davalı 175 C. SORUMLULUĞUN SINIRLANMASI 176 1. Sorumluluğu Düzenleme Seçenekleri 176 2. Mukayeseli Hukukta Sorumluluğun Sınırlanması 182 a. Avrupa Birliği 182 b. Almanya 187 c. Amerika Birleşik Devletleri.. 188 3. Sınırlanma Yöntemleri 189 a. Üst Sınır Belirleme 190 b. Şirket Büyüklüğü 194 c. Denetim Ücretine Bağlı Üst Sınır 194 d. Orantılı Sorumluluk 196 e. Sorumluluğun Sözleşme ile Sınırlanması 201 aa. Şirkete Karşı Sorumluluğun Sınırlanması 201 bb. Sorumluluğu Sınırlayan Anlaşmanın Üçüncü Kişilere Etkisi 214 4. Türk Hukuku 219 a. Borçlar Kanunu′na Göre Sorumsuzluk Anlaşması 219 b. TTK Hükümlerine Göre Denetçi Sorumluluğunun Sınırlanması 222 c. Değerlendirme 231 d. Sorumluluğun Sınırlanması Bakımından TTK, SerPK ve Bankacılık Kanunu İlişkisi 241 D. SORUMLULUĞUN NİTELİĞİ 244 E. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME 256 F. ZAMANAŞIMI 256 SONUÇ 265 KAYNAKÇA 271